Hipokrat Çocuk Aşılarında Artan Kararsızlık Hipokrat Kitabevi
Beş yaş altı çocuk aşılarına yönelik artmakta olan aşı karşıtlığının nedenlerini farklı aktörlerin deneyiminden yola çıkarak anlamak isteyen bu çalışmanın küresel bir pandemi yaşadığımız bu günlerde sizinle buluşuyor olması biraz ironik mi? Değil, galiba tam zamanı. Bu salgın sürecinde Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), pandemide "geç adımlar attığı”, "çelişkili mesajlar verdiği” için eleştiriliyor, sorgulanıyor. Ama, DSÖ dünyadaki aşı reddi vakalarının son yıllarda hızla arttığı ve tehlikeli boyutlara ulaştığı tespiti ile 2019’da çözüme kavuşturulması planlanan 10 küresel sağlık sorununun en başına "aşı karşıtlığı” nı koymuştu. Okuyacağınız çalışma Sağlık ve Sosyal Yardım Vakfının yüksek öngörüsü ile 2018 yılında desteklenmeye karar verilmiş ve bu destek sayesinde gerçekleştirilmiş bir çalışma olma özelliği taşımaktadır.
Öncelikle belirtilmelidir ki aşı reddi sorunu DSÖ’nün de belirttiği üzere küresel bir sorundur. Küresel olduğundan diğer teknolojik, sosyal, kültürel, siyasi akımlar gibi seyahat etmektedir ve 2010’lu yıllarda ülkemize de gelmiştir. Diğer yandan aşılar toplumsal bağışıklığın ve koruyucu sağlık hizmetlerinin vazgeçilmez bir unsuru olduğundan bu durumun anlaşılması ve çözümü için stratejiler geliştirilmesi kaçınılmazdır. Ancak aşı tereddütü/reddi karmaşık, hızla değişen, zaman, yer ve aşının türüne göre farklılaşan küresel bir sorun olduğundan nedenlerin tümüne yönelik tek bir müdahale stratejisi üretilebilmesi mümkün gözükmemektedir.
Aşı reddinin çözümüne ilişkin iki farklı yol izlenebileceği görülmektedir. İlki, yasa ile aşıyı zorunlu hale getirme; ikincisi ise proaktif ve iknaya dayalı bilgilendirme/iletişim politikaları ile halkın aşılamaya karşı güvenini pekiştirme ve desteğini almadır. Yapılan çalışmalar aşının zorunlu olması ya da olmamasının aşı reddi ya da tereddütü üzerinde net etki yapmadığını göstermektedir. Bu durumda ikinci yol olan proaktif, iknaya yönelik güven ilişkisi kurulması yolunun izlenmesi gerektiği görülmektedir. Bu noktada aşı reddi, tereddütü nedenlerinin iyi anlaşılması ve nedenlere ilişkin çoklu disiplinlerin katkısı ile çoklu stratejiler geliştirilmesi ve çoklu politikalar üretilmesi gerekmektedir. Bu çalışma bu yolda atılmış bir adım olarak okunmalıdır.
İçinde bulunduğumuz pandemi mücadelesi günlerinde toplumumuzdaki hemen ker birey umudunu bir COVİD-19 aşısı geliştirilmesine bağladı; koruyucu hekimlik ve aşılanmanın değerini anladı; unutulduğunu sandığımız birçok bulaşıcı hastalığın yeniden gündeme gelmesine vesile oldu; bu hastalıkların kontrolünde aşıların ve toplumsal bağışıklığın ne kadar önemli olduğu hatırlandı. Bu çalışmanın pandemi döneminin sıcak ortamında yapılmış ve sizlere sunulmuş olması bu gerçeklerin kavranmasına ve toplumda aşılanma konusundaki bilinç düzeyinin yükselmesine katkı sağlayacağı umudundayız.