Adalet Kusur İlkesi Işığında Mazeret Nedeni Olarak Zorlayıcı Cebir - Can Canpolat Adalet Yayınevi
0.0
P - 0 Yorum
(Yorum yap, İndeks Puan kazan)
109,00 TL
36,33 TL'den başlayan taksitlerle!
Kategoriler
Yazar | Editör
Can Canpolat
Sayfa Sayısı
332
Ebat (cm)
16x24
Adalet Kusur İlkesi Işığında Mazeret Nedeni Olarak Zorlayıcı Cebir - Can Canpolat Adalet Yayınevi
Kusur İlkesi Işığında Mazeret Nedeni Olarak Zorlayıcı Cebir başlıklı bu çalışma, Kocaeli Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Kamu Hukuku Doktora Programı kapsamında doktora tezi olarak hazırlanmıştır.
Cebir, ceza kanununda değişik şekillerde yaptırım altına alınmıştır. Nitekim bu kavram, bazı suçlar yönünden unsur, bazıları yönünden ise cezayı ağırlaştıran nitelikli hal olarak düzenlenmiştir. Bununla birlikte, cebrin bir kimseyi belli bir davranışta bulunmaya yahut bulunmamaya zorlamak amacıyla uygulanması durumunda, bir yandan cebir suçu oluşmakta, zorlanılan davranışın suç teşkil etmesi halinde ise cebir, cebir zoruyla suç işleyen kişi bakımından kusura etki eden bir hal olarak kabul edilmektedir. Çalışmada, cebrin zorlama amacına matuf olarak uygulanması hali incelenmiştir.
Kullanım alanındaki bu çeşitlilik nedeniyle, cebrin kavramsal olarak kapsam ve mahiyetini belirlemek güçse de, bu belirlemeyi yapmak son derece önemlidir. Bu bakımdan çalışmada, konuyla ilgili ileri sürülen görüşlere ayrıntılı şekilde yer verildikten sonra, TCK’nın ilgili hükümleri de dikkate alınarak bu kavramın tanımlanmasına çalışılmıştır. Ayrıca bu çalışmaya özgü olarak cebrin genel görünüş biçimleri dört ana başlık halinde tasnif edilerek açıklanmıştır.
Zorlayıcı cebir, kişinin iradesini serbestçe yönlendirme özgürlüğüne müdahale oluşturduğundan, cebir zoruyla suç işleyen kimsenin kusur yeteneği üzerinde etki etmektedir. Türk hukukunda baskın görüşe göre zorlayıcı cebir, kusuru ortadan kaldırmaktadır. Alman hukukunda ise ekseriyetle, cebrin etkisi altında hareket eden kişinin, iradesi zorlanmış olsa da seçim hakkının bulunduğu, bu bakımdan zorlayıcı cebrin kusuru tamamen ortadan kaldırmadığı, önemli derecede azalttığı kabul edilmektedir. Buna göre, cebir zoruyla suç işleyen kişi kusurlu olmakla birlikte, kusurun derecesi cezaya layık olmayacak derecede azdır. Biz, özellikle son yıllarda hukukumuzda da taraftar bulmaya başlayan bu görüşü benimsediğimizden, zorlayıcı cebri mazeret nedeni olarak değerlendirmekteyiz.
Bu izahtan ortaya çıkan sonuç, kusur yargısının bu çalışmanın zeminini oluşturduğudur. Hukukumuzda, kusurun, işlediği fiil dikkate alınarak fail hakkında ortaya koyulan bir kınama yargısı olduğu kabul edilse de, suç sistematiğindeki yeri hususunda tarihsel süreçte ortaya atılan görüşler ve bu görüşlerin meydana getirdiği esaslı değişiklikler yeteri kadar incelenmiş değildir. Bu hususu da göz önünde bulundurarak çalışmamızın ikinci bölümü, kusur yargısının suç sistematiğindeki kapsam ve mahiyetinin ortaya konulması ile bu çerçevede zorlayıcı cebrin mazeret nedeni olarak mütalaa edilmesine ilişkin izaha ayrılmıştır.
Zorlayıcı cebrin mazeret nedeni olarak kabul edilebilmesi için bir takım şartların bir arada bulunması gerekir. Çalışmanın son bölümünde söz konusu şartlar, objektif ve sübjektif olmak üzere ikili bir ayrıma tabi tutulup, fail ve mağdur nazarı itibara alınarak incelenmiştir. Bu kısımda cebrin, mağduru bir suç işlemeye zorlamak amacıyla uygulanması halinde, işlenen suçtan kaynaklanan sorumluluk ile bu sorumluluğun teorik esasına ilişkin açıklamalara yer verilmiş, bu kapsamda ortaya çıkan değişik ihtimaller çerçevesinde nasıl hareket edilmesi gerektiği izah edilmeye çalışılmıştır.
Konunun Türk hukukunda oldukça sınırlı bir biçimde ele alınması nedeniyle, özellikle kavramsal ve teorik açıklamalarda Alman literatürüne sıklıkla müracaat edilmiştir. Bu çerçevede önemli görülen Almanca ifadelere, okuyucunun Türkçe karşılıklarını denetleyebilmesine imkân sağlayabilmek adına yer verilmiştir.
Cebir, ceza kanununda değişik şekillerde yaptırım altına alınmıştır. Nitekim bu kavram, bazı suçlar yönünden unsur, bazıları yönünden ise cezayı ağırlaştıran nitelikli hal olarak düzenlenmiştir. Bununla birlikte, cebrin bir kimseyi belli bir davranışta bulunmaya yahut bulunmamaya zorlamak amacıyla uygulanması durumunda, bir yandan cebir suçu oluşmakta, zorlanılan davranışın suç teşkil etmesi halinde ise cebir, cebir zoruyla suç işleyen kişi bakımından kusura etki eden bir hal olarak kabul edilmektedir. Çalışmada, cebrin zorlama amacına matuf olarak uygulanması hali incelenmiştir.
Kullanım alanındaki bu çeşitlilik nedeniyle, cebrin kavramsal olarak kapsam ve mahiyetini belirlemek güçse de, bu belirlemeyi yapmak son derece önemlidir. Bu bakımdan çalışmada, konuyla ilgili ileri sürülen görüşlere ayrıntılı şekilde yer verildikten sonra, TCK’nın ilgili hükümleri de dikkate alınarak bu kavramın tanımlanmasına çalışılmıştır. Ayrıca bu çalışmaya özgü olarak cebrin genel görünüş biçimleri dört ana başlık halinde tasnif edilerek açıklanmıştır.
Zorlayıcı cebir, kişinin iradesini serbestçe yönlendirme özgürlüğüne müdahale oluşturduğundan, cebir zoruyla suç işleyen kimsenin kusur yeteneği üzerinde etki etmektedir. Türk hukukunda baskın görüşe göre zorlayıcı cebir, kusuru ortadan kaldırmaktadır. Alman hukukunda ise ekseriyetle, cebrin etkisi altında hareket eden kişinin, iradesi zorlanmış olsa da seçim hakkının bulunduğu, bu bakımdan zorlayıcı cebrin kusuru tamamen ortadan kaldırmadığı, önemli derecede azalttığı kabul edilmektedir. Buna göre, cebir zoruyla suç işleyen kişi kusurlu olmakla birlikte, kusurun derecesi cezaya layık olmayacak derecede azdır. Biz, özellikle son yıllarda hukukumuzda da taraftar bulmaya başlayan bu görüşü benimsediğimizden, zorlayıcı cebri mazeret nedeni olarak değerlendirmekteyiz.
Bu izahtan ortaya çıkan sonuç, kusur yargısının bu çalışmanın zeminini oluşturduğudur. Hukukumuzda, kusurun, işlediği fiil dikkate alınarak fail hakkında ortaya koyulan bir kınama yargısı olduğu kabul edilse de, suç sistematiğindeki yeri hususunda tarihsel süreçte ortaya atılan görüşler ve bu görüşlerin meydana getirdiği esaslı değişiklikler yeteri kadar incelenmiş değildir. Bu hususu da göz önünde bulundurarak çalışmamızın ikinci bölümü, kusur yargısının suç sistematiğindeki kapsam ve mahiyetinin ortaya konulması ile bu çerçevede zorlayıcı cebrin mazeret nedeni olarak mütalaa edilmesine ilişkin izaha ayrılmıştır.
Zorlayıcı cebrin mazeret nedeni olarak kabul edilebilmesi için bir takım şartların bir arada bulunması gerekir. Çalışmanın son bölümünde söz konusu şartlar, objektif ve sübjektif olmak üzere ikili bir ayrıma tabi tutulup, fail ve mağdur nazarı itibara alınarak incelenmiştir. Bu kısımda cebrin, mağduru bir suç işlemeye zorlamak amacıyla uygulanması halinde, işlenen suçtan kaynaklanan sorumluluk ile bu sorumluluğun teorik esasına ilişkin açıklamalara yer verilmiş, bu kapsamda ortaya çıkan değişik ihtimaller çerçevesinde nasıl hareket edilmesi gerektiği izah edilmeye çalışılmıştır.
Konunun Türk hukukunda oldukça sınırlı bir biçimde ele alınması nedeniyle, özellikle kavramsal ve teorik açıklamalarda Alman literatürüne sıklıkla müracaat edilmiştir. Bu çerçevede önemli görülen Almanca ifadelere, okuyucunun Türkçe karşılıklarını denetleyebilmesine imkân sağlayabilmek adına yer verilmiştir.
Ürün hakkında henüz soru sorulmamış.
Ürün Değerlendirme ve Yorumları
Bu ürüne ilk yorumu siz yapın, her yorumunuzda İndeks Puan kazanın!